Stefan Zweig'in Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Kitap Analizi
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Kitap Açıklaması
Stefan Zweig Bilinmeyen
Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920'li
yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın
kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı
boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun göndereninin adı
yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: "Sana, beni asla tanımamış
olan sana". Kadın büyük tutkusunu hep bir "bilinmeyen" olarak,
yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde "taraflar" değil,
sadece tek bir "taraf" vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk
denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek
rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni yolculuğun sonunda
"mutlak aşk" kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış
olması da bir ihtimal!
(Tanıtım Bülteninden)
Bilinmeyen Bir Kadının
Mektubu Kitabı; mektubun yazarı, bilinmeyen bir kadından gelen mektubun ana
karakteridir. Mektubu yazan kadının adı yok. Mektubun başında sadece bir adres
var…
Bir kadının mektubu var.
Bu düşündüğün türden bir aşk değil. Çocukluk aşkı sonsuza kadar aşk ama tek
taraflı aşk. On üç yaşından beri bu aşkı kalbinde taşıyan bir kişi tarafından yazılmış.
On üç yaşımdan beri aşk beni acıttı. Kitaptaki aşk tadı bana tanıdık geliyor ve
okurken ağlayan biri olsam kesinlikle ağlardım…
Stefan Zweig’in Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Kitabı Hakkında
Stefan Zweig'in ilk kez
1922'de yayınlanan kitabı Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kısa öykü şeklinde
yayınlanmıştır. Mektup şeklinde yazılan bu eser, ünlü bir yazarın hatırlamadığı
bir kadından aldığı mektuplardan oluşuyor. Hikâyede bir kadının iç dünyası
üzerinden aşkı psikanalize eden Zweig, mutlak aşkı da sorgular. Bundan yola
çıkarak Ahmet Cemal, Aşkın Psikolojisi adlı eserinin önsözünde okuyucuya
sormuştur. “Buna doğru anlamda aşk denilebilir mi?” sorusu ortaya çıkmıştır.
Stefan Zweig Kimdir? Stefan Zweig’in Yaşamı Hakkında
Stephan Zweig (28 Kasım
1881 - 22 Şubat 1942) Avusturya-Macar yazar, oyun yazarı, biyografi yazarı ve
gazeteciydi. 1920'ler ve 1930'larda edebi kariyerinin zirvesindeyken, Zweig o
zamanlar dünyanın en çok çevrilen ve popüler yazarlarından biriydi.
1920'lerin ve 1930'ların
en çok okunan Almanca yazarlarından biri olan Zweig'in eserleri, o dönemde
dünyada en çok okunan kitaplar kategorisinde yenini almış ve 50'den fazla dile
çevrildi. Eserleri, diğer Yahudi yazarlar gibi, 1933'te Naziler tarafından
yakıldı. Bu olaydan sonra ülkeyi terk eden Zweig, eşi Lotte Altmann ile 1941'de
Brezilya'ya yerleşerek hayatına devam etme kararı almış. Bu karar ile birlikte
her ne kadar bu tür despot baskılar yüzünden yaşıma eşi Lotte Altmann ile
birlikte 22 Şubat 1942'de intihar etmişlerdir.
İlk şiirleri 1897'den
itibaren çeşitli dergilerde yayımlandıktan sonra bu şiirleri 1901'de
"Silberne Saiten" adlı bir koleksiyonda, ilk romanı "Die Liebe
der Erika Ewald" 1904'te yayımlandı. Zweig'e doktor unvanı verildi.
Friedrich Jodl ve Hippolyte Taine felsefesi üzerine bir tez ile felsefenin. Bu
süre zarfında Zweig, dikkatli bir psikolojik analiz ve parlak bir edebi üslupla
kendi anlatı dilini geliştirmeye başladı. Zweig, gazeteci olarak çalışmaya
devam etti ve bu süre zarfında kendi hikâyelerini ve denemelerini yazdı.
O dönem için Zweig'in
hayatı oldukça lüks kabul ediliyordu. 1907-1909 yılları arasında Seylan,
Gwalior, Kalküta, Varanasi, Yangon ve Kuzey Hindistan gibi Hint adalarını
gezdi. Bunu 1912'de New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko'yu kapsayan
bir Amerika gezisi izledi. Seyahatleri sonucunda diğer yazar ve sanatçılarla
iletişim halinde oldu. Profesyonel çevreler, Zweig'i bir imza koleksiyoncusu
olarak onayladı.